Güz yağmurum, geçmişimin hüzünlü notası, tarihi kalıntılarımın çorak coğrafyası… Aklımın silik hücrelerinden, ansızın çıkıverdin düşlerime şafak vakti. Bir cumartesi sabahı allak bullak ettin benliğimi. Gerçeklere uyandığında bu beden, hep cumartesilerle mi sarsılacak yüreğim?
Nerdesin, ne yapmaktasın şimdi? Soluk alıyorsun ya bu yaşamda, tek avuntum bu oldu şimdiye kadar! Ama soluk almanda anlamsızlaşmışsa benim gibi!? Hüzünlerime hüzün eklendi. N’olur asma o bebek yüzünü.
Ben ki sonsuz okyanuslarla kulaç atarken yalnızlığımla, sürüklenemem kıyılara…
Sen ki yüzyıllardan kalma bir kıyı kasabasında balık ağları ören adam… Deniz kıyısında, suya hasret…
Umarım deniz-in- kızı, bulmuştur yüreciğini. Huzurlu elleriyle, şefkatle, sevgiyle sarmalar yaralarını. İncinmiş yüreğine su serper. Dudaklarıma kondurduğun buse yaşam kaynağım-ız- olsun. Gitmeliydim… Yar’in seni beklemekte. Küçücük yüreğinde, kocaman sevgiyle. Mutluluk ve huzur sizinle olsun…
Nihal KÜÇÜKDÖNMEZ
24.09.2005 / Cumartesi
15.30
0 yorum:
Yorum Gönder