Çocuk Ruhunda Kanar Yüreğim

19 Aralık 2010 Pazar


Hiç söylenmemiş sözcükleri arıyor zihnim. Oysa boşuna bir çaba! Herkes kendi yapısı kadar yaşamını kurar.Belki de öncelikle, hayatının projesini çizebilmeli insan. Tıpkı bir mühendis gibi. -Gecenin şafağı vurduğu an'da kalemi de, kağıdı da yakmalı.- Yakmalı ki, hiçbir inşaat kurulmasın. Çünkü hayat proje ile çizilemiyor.

Birkaç gündür iyi değilim yine. Gittiğin günün acısı vuruyor zihnime. Uyumak istiyorum süresiz zamanın içinde. Ruhum cayır cayır yanıyor. Benliğim buz gibi.

Bugün bir dost selamını götürdüm. Masanın üzerine bıraktım sessizce. "İnsanların 'Dostluklarına' şahit olmak ne güzel" dedim kendime... Sonra yollara vurdum suretimi. Yüreği 'yalın'ayak bir çocuk çıktı karşıma. "Abla para istemiyorum. karnım aç. Bana yemek alır mısın?" dedi. DEDİ! Caddenin ortasına bir atışı vardı ki kendisini, o anda anladım ölümüne açlığını. "Ayakkabılarına dedim ne oldu?" Mutlaka bugüne kadar bir ayakkabısı olmuştur düşüncesiyle. "Kardeşime verdim" dedi. İşte orada bittim. Sormak aklıma bile gelmedi, "kardeşinin ayakkabılarına ne oldu?" diye. Topallıyordu. Ayağına bir şey mi battı diye sordum. "Cam" dedi. Tüm benliğim bir terasa çıkan odanın camında tuz buz oldu. Parçalandım! Yıllar öncesinde gazino olan, ülkemin en büyük marketlerinden birini göstererek, "burdan terlik alacağım" dedi. Ayakkabılarımdan değil, doğuştan kalça çıkığından ameliyatlı ayaklarımdan utandım.

Sorarım size nedir zenginlik? Para mı? Hiç işim olmadı! Diktiğim ağaçların dışında hiçbir zenginliğim olmadı benim. Nedir ulan zenginlik? Bir tek kişi cevap versin bana. Ah! Yüreğinize dönüp baksanıza... Canım acıyor. Acıdan öte bir şey bu. Kainatı aşıp, atomlara bölünmek gibi bir şey. Toz zerresi kalmak. Anlatamıyorum. Ah be Gülay'ım bu yazının resmi nasıl çizilir? Ben ki kolay kolay sarhoş olmam, -ancak çakırkeyif olurum onun için de içmeme gerek olmaz- iki kutu birayla adam akıllı sarhoş. Hem de adam kim? Akıl nerede? sorularını soracak kadar sarhoş!

Ne diyordum... Hayat proje ile çizilmiyor. Ya da şöyle ifade edeyim; ben resimden de, çizimden de anlamıyan yeteneksizin tekiyim. Acaba iyi olduğum ne var? Sorarım size... İyi ne? Kötü ne? Şimdi ben iyilik mi ettim o çocuğa sanırsınız? Oysa her gün o markete girip, birilerine ayakkabı aldırıyordu kendine. Kendimden utandım. Kasiyer "yarın yine çıplak ayakla burda olacak" diye küçümsediğinde çocuğumu ve ap-bdal- yerine koyduğunda beni; gözlerinin içine bakıp, "keşke İstanbul gibi bir kentte çadırda yaşayan çocuklarımızı bu duruma getiren sistemi yok edebilsek! " diyemediğim için. Hayat proje ile çiziliyor olsaydı gecesini şafaklara çizen Ayhan'ım tam da şu an da benimle sarhoş kalırdı!

Özlemler nasıl anlatılır? Yaşanası bir dünya özlemi. Seni sen yapan adamın özlemi. Projesini çizmeye devam ediyor olsaydı Kırkına basacak olan adamın özlemi nasıl anlatılır? Acının resmini çizebilir misin Gülay? Ben yazmaktan bile acizim... Bu arada diğer özlemlerimi, dost sandıklarımın içinin boşaltılmasını, 'aşk'ın anlamını bilmeden beni bir sözcüğe sığdırmaya kalkanları ve Özümdeki 'Aşk'ı bir adama-ya- duyduğum özlemleri saymıyorum bile...

Ve son noktada soruyorum. İnsanlara niye bu kadar takılıyorum. Derdim ne benim? Nedir benim insanlarla alıp veremediğim? Neyin mücadelesi bu? Anlatmaya çalıştığım Öz'ün ben ne kadar farkındayım? Bilmiyorum ki! Bana hüznün resmini çizebilir misin Gülay? Ansızın Ayhan gibi gittiğimde çözerim belki...

"CAN"ım yanıyor. Beş yaşında bir çocuk babasının yaralarını öpüyor. Üzgünüm acımın bencilliğinde yazıyorum! Ruhum dayanmıyor. Ayhan'ın yanına gitme bencilliğiyle, babasının yerine ölesim geliyor. Ölemiyorum! Bana Araf'ın resmini çizebilir misin Gülay???

Nihal KÜÇÜKDÖNMEZ
13.07.2010 - SALI

0 yorum: