Saatin zamanı vuran alarmında (y)ataktan fırlamak yerine, şımarık bir mahmurlukla derin uykuma devam ettim… Çok derindi uykum… Zihin gerçekliğe dönüp, işe gitmek için hazırlanmalısın dese de, ardındaki bir his gerçeklik burası gel benimle diyordu ses-s-izce…
İlk defa kaldığım bir evin keşfi gibi takılmıştım hissin ardından… Mutfağa girip, buzdolabının kapağını açıncaya kadar sürer hep misafirliğim… Evin asıl sahibi ne zaman ben-liği özgür kılıp dolabın buz’unu kalbimde eritirse o zaman anlarım O’da Ev’de benim içimde.
‘Gül -kokularıyla bezenmiş koridorun silik ayak- İZ’imde ruhum arınır… Takip ederim ses-s-iz’-ce (G)iz’i…Us’sal (ç)atışmaların girdabında bölünür k’İm’liğim… k(ALP) dağ’ın’dan, d’üşü-y-üp de parçalanır suretim.
Kirpi-k-lerin titreşiminde uzay’ın’sal boşluğunu düş-l-erim. Uyanışın hüz-n-ünsal şid(d)etinde sızlar, emeklerim(!) Timsah tembelliğinde vardıkça nehre, Lir çalan İlyada’nın ahengiyle güzellenirim… Aynadaki aksi‘M’de gördükçe O’nu, gözlerim parlar, hafiflerim. Hafifledikçe kütlesel hacmin ağırlığında, elinin yumrusu boğar dağın k(ALP) zirvesini. “-atak”lığımın “Panik” halini bilmesem, ruh-sal- devinimi psişik sendromlara yükler-d-im. Oysa günlerdir benliği k(ALP)’lere taşıyan bendeki senin İlah-i sureti…
Güneş (y)aktıkça benliği –eritiyorum- yokluktan yok olan korkunun bedelini. Anı’ların pas(pal) kilidiyle kırıldıkça, özgür’lükte O’na “Var”ıyorum.. “Yok”lukta uzanan köprünün, “Var”lığına erişiyorum… Işık’la(nan) notaların (b)içimsel ezgisinde,(y)ürüyorum ‘SU’-s-suzca, AŞK ile bu sema(h)’da…
Nihal Küçükdönmez
27.08.2010 Cuma
12.30
0 yorum:
Yorum Gönder