Sonbaharın ürpertici yüzü vururken geceye, karşıki tersanenin ışıklarıyla düğün meydanı gibi aydınlatılmış denizi doyumsuzca kazıyarak beynine, balkon kapısını hızlıca kendine çekti. Anahtarını bir kez sola doğru çevirerek kapıyı kilitledi.
Deniz feneri gemiler yön verirken, göz kırpıyordu yıldızlara. Ansızın bir sevi kaydı yüreğine… O anda bir dilek mi tutmalıydı yüreğine kayan sevinin ardından bilemedi. İçine çöreklenivermişti bir kere. Hem dileği de olsa kendi yüreğine kayan sevinin, düşündüğü adamın yüreğine de kaymasından başka ne olabilirdi ki?
Gecedeki derin sessizliğin sesinde, köpekler habercisiymiş gibi gelecek an’ın, durmadan havlıyordu.
Yan dairedekiler, özel bir televizyon kanalındaki benzer şehir dizilerinden birini izliyorlardı. Ve her reklâmda, başka bir şehir dizisine zapping yapıyorlardı.
“Karadeniz dizileri, ağa diziler, hep aile yaşantımıza benzediği savunulan ‘bizden’ diziler, bu sezon da İstanbul ve büyük kentsel diziler…
Bir sigara daha içmek istedi bunları düşünürken. Üstelik bir de sivrisinek belası çıkmıştı başına. Gözleri de günün ağırlığına dayanamıyor kapanıyordu. Trenler son seferindeydi artık.
Gece her vakti geldiğindeki gibi, hızla ilerliyordu.
Nihal KÜÇÜKDÖNMEZ
10.09.2004 - Cuma / 00:20
Pendik / Alt Kaynarca
0 yorum:
Yorum Gönder