Hep bir kelebek öldüğünde, senin benim için ölüşün gelir aklıma. Yol olursun çıkmazıma...
Hangi yıldı? Ben unuttum kendimi öl-dür-üşümü. Saatlerce konuşmuştum seninle. Ben anlattım, sen dinledin. İsyan ettikçe ben, sessizliğinin çığlığı sardı odamı... Sonra ansızın çıkıverdin karşıma. Hayal görüyor olamazdım, tozlu ve çıplak ampulün bedenine konuşunu. Beni izlemeye koyuldun. Sessizliğini sükunetle koruyordun. Ben durmaksızın konuşuyordum. Aslında bir konuşmadan öte yalvarıştı benim ki. Bir anlamda isyan! Kendi iç sınırlarımda uzun zamandır sinsice, içten içe oyulan krallığın, çöküş an'ı. Kansız bir darbeydi, kendimin kendime yaptığı... Özel karışımlı kimyasal ilaçla yıkıcı darbeyi indirmiştim sonunda. İşte "gece kelebeğim" işte, beni almaya gelmiştin sen de... Nasıl geri çevirebilirdim seni? Tanrım! O ne sancılı coşkuydu, yüreğimdeki! Yatağıma uzandığımda başımda dörtdolanıyordun. Kanadınla elimden tutup, beni uçuracakmışsın gibi hissettim... Evet, abi şimdi daha uzağa koşmalısın, daha uzağa... Hiç uçuramadığımız uçurtmamızı da alıp, cennetin kıyılarına götür beni... Yoksa cehenneme mi gideriz? Öyle ya, sen ateist, bense yaşamını geri iade etmek isteyen bir korkak! Yoksa sandığımdan daha cesur işi mi benim ki? İnsanın kendinden kaçabilmesi mümkün mü kelebeği-m-... Gece-m-, Ay yüzlü abim benim...? Beni almayışına buruk, uykuya dalışımın ardından yeniden odama döndüğümde anladım: İnsan nereye giderse gitsin, kaçamaz kendinden! İşte o an'da farkettim penceremin pervazında masumca yatan gece kelebeğini... Oysa düş gördüğüme inanmaya başlamıştım, beyaz boyalı o soğuk oda da. Yarı kapalı duran gözlerini, bu kez bir kelebek olarak yeniden görünceye kadar... O gece yeniden doğmuştum senin nefesinle. Oysa ben ölümü düşünüyordum. Tanrı geri çevirdi beni. Sen istemedin. Günlerce dolaştım avare avare. "-Ben şimdi nereye sığabilirdim ki?" "-Yüreğine" dedi, içimdeki ses... "-Küçücük bir yüreğe nasıl sığabilirim ki?" "-Sadece sessizce izle. Kendine dön, yüreğine bak, bakışı aş, ruhunu keşfet! Farkındalığının Öz'ünde gerçeği Gör!!!"
"Ayhan Abim, güzelim, bir mendil niye kanar?" çok iyi biliriz... İşte yıllar öncesi evime geldiğin gibi, bir haftadır uçuyordun yanımda. Asma kattaki kapısı olmayan odamdan istediğinde çekip gidebilirdin, arkana dahi bakmadan. Ama sen bu sefer-i- de benim yerime ölüp, bana yaşam katmayı yeğledin.
Teşekkür ederim, görüntüsüz, sessiz gücünle beni saran, kollayan varlığına!!! Temmuz Şenliği'ni yaşayalım şimdi Ağustos'un lanetinden önce... Söyle bakalım yaş-sız- gününde nerde demlenelim?
Nihal KÜÇÜKDÖNMEZ
06.07.2010 / Salı
0 yorum:
Yorum Gönder